"Çalışan ben, tüketen beni kıskanır." John Berger

Nisan 18, 2024

İstanbul - Ankara

 

19. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali başlıyor

İFF'nin Ankara ve İstanbul'daki açılış geceleri 2 Mayıs'ta yapılacak; festival kapsamında 16 ülkeden 74 film yine sponsorsuz, yarışmasız ve ücretsiz olarak seyircilerle buluşacak.

Uluslararası İşçi Filmleri Festivali (İFF), 1-11 Mayıs 2024 arasında seyircilerle buluşmaya hazırlanıyor.

Bu yıl 19. kez düzenlenecek olan festivalde, dünyanın dört bir yanından gelen toplam 353 film arasından seçilen 46 yerli ve 28 yabancı filmin gösterimi yapılacak.

Film gösterimleri İstanbul’da Avrupa yakasında Beyoğlu Sineması, Fransız Kültür Merkezi, Aynalı Geçit’te; Anadolu akasında Nazım Hikmet Kültür Merkezi, TAK Tasarım Atölyesi Kadıköy ve Barış Manço Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek. Ankara’da ise gösterimler Çağdaş Sanatlar Merkezi ve Mülkiyeliler Birliği’nde yapılacak.

 

Nisan 16, 2024


 
Tuncel Kurtiz'in deepfake ile "ölümcül" bir reklamda oynatılması hangi aklın ürünü?

Dünya Şiir Günü’nde akrostiş şiir yazınca, onu da Ramiz Dayı’ya okutunca bu “ölümcül mesajlar” sempatik hale mi gelmiş oluyor? Hayatı boyunca işçiden, emekçiden yana olan, her röportajında ve hatta neredeyse tüm rollerinde mazlumların hakkını savunan Tuncel Kurtiz’in sesini, işçi sağlığı ve güvenliği tedbirlerini hiçe sayan ve kuryelerin üzerinde “can alıcı” bir mobbinge dönüşen mesajların olduğu bir reklamda oynatmak hangi aklın ürünüdür?

Bu reklamı Instagram sayfasında yayınlayan Getir’e bağlı taşeron çevrimiçi dağıtım firması Vigo. Firma, kamuoyunda kurucu ortak Ali Cicioğlu’nun Ocak 2024’te “Beşiktaş, Beyoğlu, Şişli ve Sarıyer bölgelerinde çalışan bir moto kuryemiz, haftanın 6 günü ortalama 40 paket ile çalışması halinde ay sonu kazancı 100 bin lirayı aşacak” açıklaması ve son günlerde saatlik garanti ücretlerin (ana maaş) iptal edilmesi sonucu moto kuryelerin protestolarının hedefi olması ile tanınıyor.

       

Reklamın “can alıcı” mesajı
Vigo reklamının Ramiz Dayı gibi sembolik ve güvenilir bir karakterin ağzından moto kuryelerin hızlı teslimat yapmasını teşvik etmesi bu tartışmanın en önemli ve “can alıcı” noktalarından birisidir. Zira, Kurye Hakları Derneği’nin raporlarına[3] göre 2022 yılında en az 58, 2023 yılında ise en az 68 moto kurye iş cinayetlerinde hayatını kaybetmiştir. Yüzlerce moto kurye de ağır ve hafif yaralanmalı kazalar geçirmiştir. Kurye ölümlerinin nedenlerine dair mesleğin “çok tehlikeli meslekler” statüsüne alınmamasından “mesleki yeterlilik belgesi”nin zorunlu olmamasına, paket başı ücret ödeme sistemi ve uzun saatler çalışmaktan trafikte motosikletlerin fark edilmemesine kadar birçok neden sıralanmaktadır.

Moto kurye ölümlerinin nedenleri arasında kurye firmalarının “hızlı teslimat” vaatleri de yer almaktadır. Neredeyse tüm dağıtım firmaları müşterilerine “HIZLI” ve “HEMEN” sipariş yetiştirmek için “dakikalar içinde”, “aklındaysa kapında”, “uçarak kapında” mottolu reklamlar yapıyor. Kuryeler bu reklamlara “ölümcül reklamlar” adını veriyor. Vigo da ilgili reklamda deepfake ile taklit ettiği Ramiz Dayı’nın ağzından kuryelere “Vakit dar, acelen var yeğen” diyor. “Göz açıp kapayıncaya kadar teslimatı yapman lazım” diyor. “…gecikmeden hemen depona dönmen lazım” diyor. 
Mesut Çeki    bianet


Zonguldak


 

Nisan 09, 2024

     
%97, yani hep suçlanan şu "insan faktörü" üzerine
İbrahim Akyürek

 
Bazı durumlar vardır ki; o durumun yol açtığı ölü sayısının büyüklüğü kadar, aynı oranda o durum konusunda düşünce, tartışma, örgütlenme sayısı da o kadar büyük olsun istersiniz, beklersiniz. Bu durumlardan bir tanesi savaşlar, diğeri trafik kazaları. Bunlara iş kazaları ve yaygın hastalıklar da eklenebilir. İlk iki alanda en çok gençlerin öldüğünü yazar kitaplar. Otomobil markalarını, modellerini ezbere bilen, sahip olma arzusu ile dolu gençler aslında ölüm makinasına tutkuyla bağlanmış olur. 
Günümüzde artık neredeyse her gazetenin emlak, teknoloji sayfası benzeri otomobil sayfası var. Tüketicinin kışkırtılıp uyarılmasında otomobil reklamlarının araştırılmaya değer etkileri var. Trafikteki ölümler üzerine çıkan haber ve yorumların yönünün şaşmasında, ahmakça haber başlıkları atılmasında otomobil reklamlarının yazılı ve görsel medyada önemli yer (para) tutmasının payı olmalı. Reklam gelirleri pastasının yüzde kaçını araç reklamları kapsıyor? Sadece bu pasta payı yüzünden trafik kazaları üzerine “araştırmacı gazetecilik” den uzak duruluyor mu? 
Öte yandan, hep suçlanan şu sürücü, yaya, yolcu yani kaza istatistiklerindeki oranı ile % 97'lik “insan faktörü” ne yer, ne içer, nasıl yaşar bir öğrensek…


Örneğin; 
yaşamaktan bezmiş hissi uyandıran kamyon şoförleri, yolcularını bir mal gibi taşıyan minibüs şoförleri, yol hataları konusunda çok şey bildiklerini sandığımız karayolu işçileri, üzerinde az konuşulan araç kusurlarını ezbere döktürecek oto tamircileri, yolculuk yaparken denk geldiğimiz, evinde otururmuş gibi makamından bize meraklı gözlerle bakan tır şoförleri, ulaşım politikalarının kimlerin hesabına göre yapıldığını açıklayacak olan her şeyin farkında mühendis, devletle kurulan günlük "en sıcak temas" noktası olarak trafik polisleri...
 
Son yıllarda sağlık, gıda, çevre konusunda çok sayıda sorgulayan, uyaran, bilinçlendiren aykırı kitaplar yayınlanıyor. Ancak; trafikte sanatçılar, bilim insanları ve öteki meslek grupları zengin-yoksul demeden kendi iç listelerini oluşturacak kadar önemli kayıplar veriyor. Buna karşın kazaların yarattığı sonuçları, nedenleri ortaya serecek sanat ve edebiyat eserleri, belgesel ve araştırma ürünleri, köşe yazıları küçük bir kitaplığı doldurmayacak kadar yetersiz, daha doğrusu yok dedirtecek kadar az. Bu küçük kitaptaki yazıları bu yokluğa bir tepki olarak kabul edin. 

Fotoğraf: İbrahim Akyürek (Zonguldak'ta bir trafik haftası kutlaması)

İbrahim Akyürek "Hayatımız Trafik" kitabının önsözü   
                    

Nisan 08, 2024

2023

 

Ölmeden önce 
Trafik kazalarının nedenleri ve ulaşım politikası konusunda hemen okunması gereken ilk on üç kitap : 6
1-Otomobilin Ekolojisi Peter Freund-George Martin
2-İnsan ve Otomobil, Erdoğan Özkale
3-Türkiye’de Trafik Kazaları Gerçeği 1-2Osman Öztürk
4-Kırmızı Işıkta Son Tango, Cengiz Hortoğlu
5-Ulaştırmanın Sefaletinden "Canavar" RetoriğinePervin Erbil
6-Modernizm, Otomobil Kültürü ve Reklam, Serpil Aygün Cengiz
7-Ve İnsan Otomobili Yarattı, İlya Ehrenburg

8-Yürümeye ÖvgüDavid le Breton
9-Enerji ve Eşitlik, Ivan Illich
10-Hayatımız Trafik ('Trafik Canavarı' Neyi Gizler?)İbrahim Akyürek
11-Yavaşlık Milan Kundera
12-Oto-mobil: Bir Röntgen Denemesi (Cogito dergi-Sayı 24)
13-Otomobil Virüsü, Hermann Knıflacher

          

Nisan 03, 2024


İngiltere'de Filistin yanlısı örgüt İsrail'e silah satan fabrikayı işgal etti

İngiltere'de bulunan Filistin yanlısı protesto ağı Palestine Action (Filistin Eylemi) üyeleri, İsrail'e her yıl askeri elektronik alet ve mühimmat satan ABD'li savunma şirketi Teledyne'in fabrikasını işgal etti.

The Canary'de yer alan habere göre, Bradford kentine bağlı Shipley ilçesinde bulunan fabrikada güvenliği aşan eylemciler, fabrikanın çatısına tırmanarak, üretim tesisinin kapatılmasına ve silah parçalarının sevkiyatının durmasına neden oldu.

Eylem nedeniyle bölgeye polis sevk edilirken, polisin eylemcilere yönelik henüz bir müdahalede bulunmadığı ve eylemin devam ettiği belirtildi. 
  Şirketin İsrail'e silah satımı için yüzlerce lisansı var

Mart 26, 2024

  Kırık Kameralar  

    İsmini Emad Burnat ve Guy Davidi’nin 5 Broken Cameras [Beş Kırık Kamera] filminden alan Kırık Kameralar gösterim programında, Filistin’de geçmişten bugüne yaşanan kayıplara bakan on bir film yer alıyor. Kurgu ile belgeselin sınırlarını genişleten filmlerden oluşan seçki, sömürgeci tahakküm pratiklerinin toplumsal, politik ve ekolojik katmanlarını irdeliyor. Arşiv görüntüleri ve tanıklıklar kadar kurgusal anlatılar, tarih yazımının dışında kalanları imleyerek bireysel ve toplumsal hikâyeleri ortak belleğe yeniden çağırıyor. 

    4-27 Nisan tarihlerinde Salt Beyoğlu’ndaki Açık Sinema’da gerçekleştirilecek ücretsiz gösterimlerin ardından 29 Nisan’dan 5 Mayıs’a dek tüm filmler saltonline.org üzerinden çevrimiçi olarak izlenebilecek.

 


Mart 25, 2024

2017

 

 

“MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ YASASI”NDAN ÖĞRENECEKLERİMİZ

Avrupa Parlamentosu geçen hafta medyayı da yakından ilgilendiren iki yasayı kabul etti. Türkiye medyasının ilgi göstermediği bu yasalardan biri “Yapay Zeka” hakkında. “İlk” olma özelliği taşıyan bu yasa yapay zeka uygulamalarında kullanılan metin, fotoğraf, video ve tüm verileri telif hakkı yasası kapsamına alıyor. Ayrıca yapay zekanın ürettiği deepfake fotoğraf, video ya da sesler “manipüle edilmiş” olarak etiketlenecek.

AP’nin yürürlüğe soktuğu öbür düzenleme ise “Avrupa Medya Özgürlüğü Yasası”. Bu yasa da gazetecileri ve kaynaklarını korumayı, editoryal kararlara siyasi müdahaleyi önlemeyi ve gazetecilerin casus yazılımlarla keyfi biçimde gözetlenmesini engellemeyi amaçlıyor. Arzu Çakır Morin’in VOA’daki haberine göre yasada yer alan önemli yenilikler şunlar:

 Kamuoyunun medyayı kimin kontrol ettiğini öğrenmesini sağlamak için devlete ait kurumlar da dahil, tüm medya organlarının sahipleri hakkında şeffaflık sağlanacak.

 Medya kuruluşları, başka ülkelerden gelenler de dahil, kamu reklamlarından ve devletin mali yardımlarından aldıkları fonları açıklayacak.

 Devletin yıllık reklam harcamalarını ve medya kuruluşlarına göre dağılımını kamuya açıklaması zorunlu olacak.

 Facebook, X veya Instagram gibi uluslararası platformlar medyadaki içeriği keyfi olarak silemeyecek. İçerik kaldırma ya da kısıtlama niyetini medya kuruluşuna bildirecekler. 24 saat içinde verilecek yanıttan sonra silebilecek veya erişimi kısıtlayabilecekler.

https://www.birgun.net/makale/cocuklar-siyasetcilerin-vitrin-susu-516640 

Faruk Bildirici   Birgün    
                                

Mart 23, 2024

Cumhuriyet


      

 

  Seçmen kimliği yapıştı üzerimize, şekli değişiyor, tavrımız değişiyor ama
22 senedir en çok ‘seçmen’iz. Seçmen kimliği imajını öyle büyüttüler ki seneler içinde, yurttaş kimliğinden iki beden büyük hale geldi. Seçmen sandığa gidecek, seçmen hangi adaya ne tepki verecek, seçmenle anket, seçmenle röportaj, seçmen partisine küsecek mi, seçmen lideri mi dinleyecek irade mi gösterecek, seçmen hem oy kullanacak hem oyunu koruyacak, seçmen aşağı, seçmen yukarı. Arka arkaya söylendiğinde nasıl ki insan bir kelimeye yabancılaşıyorsa öyle yabancılaştığımı hissediyorum bu kimliğe.

İnsanız be her şeyden önce.

Ayşen Şahin   Evrensel 

  

 

Mart 21, 2024

İstanbul

 

Kültür sanat emekçileri tartışıyor | Forum 6: Emek, Mobbing ve Güvencesizlik

 

Mart 18, 2024


 

Direniş neden etkili olamıyor? 
  Neoliberalizm, kendine uygun insan öznelliğini sınıf, toplumsal çıkar, planlama, dayanışma, ilerleme, eşitlik kavramlarını bastıran, birey, haz, mutluluk, rekabet gibi kavramlarla kurulmuş bir ideolojiyle üretiyordu. Bu öznelliği, metaları işlevlerinden öte haz nesnelerine dönüştüren “hazlara dayalı tüketim tarzı” içinde yeniden üretiyordu. Solun karşısında artık, hazlarını, burada ve hemen tatmin etmeye odaklanmış özne vardı. Var olan “sosyalizmin”, üstelik de kendi halklarının elinde, çökerek “vahşi kapitalizme” dönüşmesi, bu çöküşü öngöremeyen, söylemini ona göre düzenleyemeyen solun savlarının çoğunun inandırıcılığını, gençler, işçiler arasında yok etti. Nihayet teknolojik gelişmeler: İnternet, daha sonra akıllı telefon bu ikisi üzerinde gelişen “sosyal medya” platformları bireyler arasındaki ilişkileri, zaman kullanma tarzlarını değiştirdi. “Gösteri toplumu” daha da derinleşti, medya felaket haberleri üzerinden sansasyon ile izleyici, okuyucu kapma yarışı, bu yarışın anne ve anne-babalarda yarattığı korku ortamı çocukların yetişme koşullarını da etkiledi. Çocuğun, sosyal medya, bilgisayar oyunu eline terk edilerek eve kapanma süreci hızlandı, sokakta oyunlarla sosyalleşme adeta tarihe karıştı

  Bu anksiyete, kurulu düzeni yönetenlere güvensizlik, komplo teorilerinin açıklamalarına yatkınlık, kimliğindeki istikrarsızlığı ırk, milliyet, cinsiyetçilik gibi, görüntüsüyle ya da deklarasyonuyla “kolayca” betimlenebilen aidiyetlere dayanarak (sığınarak ya da hedef alarak) aşma eğilimi, bu kuşağı “radikal” değişim, kolay-hızlı çözüm vaatlerine duyarlı hale getirir.

Solun bu yeni durumu uygun çalışma tarzı, söylem ve örgütlenme biçimlerini geliştirmedeki başarısızlığı, bu “yeni kuşağın” “süreç olarak faşizmin” çekim alanına girmesini kolaylaştırdı.

Ergin Yıldızoğlu   Cumhuriyet 

                       

Mart 17, 2024

ABD

İklim aktivistleri SUV'leri hedef aldı

İklim aktivistleri New York'ta, toplu taşımanın doğaya yararına dikkat çekmek amacıyla 40'tan fazla SUV'nin lastiklerini söndürdü.

Kendilerine Lastik Söndürücü diyen iklim aktivisti grup, internet sitelerinde olayla ilgili "Hükümetler ve politikacılar bizi bu devasa araçlardan koruyamadıkları için bu eylemi yapıyoruz. SUV'leri sürenler dışındaki herkes SUV'lerden nefret ediyor" açıklamasında bulundu.

Lastik Söndürücüler, Twitter'da, "Kentsel alanlarda SUV'lerin yasaklanmasını, ücretsiz ve kapsamlı toplu taşımaya büyük yatırım yapılmasını istiyoruz. Politikacılar bu isteğimizi gerçeğe dönüştürene kadar Lastik Söndürücüler eylemi devam edecek" dedi.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) tarafından yayınlanan bir rapora göre SUV araçlar, geçtiğimiz on yıldaki karbondioksit emisyonunun yükselmesindeki en büyük ikinci sebep.

            

Mart 15, 2024

Galata


Ozan Sağdıç: 

Fotoğrafçının Tanıklığı Sergisi Açıldı 

Sergide Ozan Sağdıç’ın karanlık odasından çıkan baskılar da dahil olmak üzere 127 fotoğraf yer alıyor. Fotoğrafların üretildiği teknik ve dönem, sergide yer alan vintage baskılar ve Hayat dergisinden örneklerle de aktarılırken, ülkenin 1950’lerden itibaren görsel bir panoraması izleyiciyle buluşuyor. Fotoğrafa başladığı yıllarda dünyada ve Türkiye’de “altın çağını” yaşamaya başlayan fotomuhabirliğin ülkedeki en önemli temsilcilerinden biri olan Sağdıç’ın “Fotoğrafçının Tanıklığı” sergisi, aynı zamanda sanatçının çalışmalarının çok yönlülüğüne de işaret ediyor. 
     

Müze /İngiltere

   

İngiltere Ulusal Kömür Madenciliği Müzesi

Sergi

      


"Bir de bakmışsın, sen de çamura 
bulanmış o lüks arabanın içindesin"

Mart 12, 2024

           

Yapay zeka çağında üzerinde oynanmış bir görüntü nasıl tespit edilir?

Mart 07, 2024



 

                                            


ÇARESİZLİĞİN RUHU 

İbrahim Akyürek

İlk defa seçim afişlerinden bu kadar huylandım, komik bulmaya başladım. 
Afişlerin nereye asılacağını denetleyemeyen aday adamların kendilerini bile yönetmekten aciz olacağını, daha yeni bakımı yapılmış tarihi eserleri gözü kara afişletmekten çekinmediklerini gözleyince anladım. 
Bu adamların ve bu adamlara oy verenlerin çıkar ilişkileri içinde olduklarını, bu danışıklı birbirini kullanma zincirinin ortak bir anlamı olduğunu sezdim: “Çaresizliğin ruhu” 
Çaresizlerin ruhu; tarihi çeşmelerin, surların, evlerin değerini; bunların hepsini barındıran memleketi, yeryüzünü hesaba katmaz. Çaresiz kendine düşkündür, dıştan sağlam görünen ancak iç duvarları yıkık dökük terkedilmiş binalar gibidir.

Partili çaresiz nefer, Aziz Nesin’in bir taşlamasındaki  “Bir üsttekine kuzu, bir alttakine canavar kesilen yurttaştır. İl ve ilçedeki çaresizin izini sürerseniz çeketini iliklediği, saygılarını sunduğu Ankara’daki bir partili efendisine kolaylıkla ulaşabilirsiniz. 
Ankara’daki büyük çaresizi izlersiniz uluslararası saldırganlığın merkezlerinde; TÜSİAD, IMF, Dünya Bankası ve silahlı örgütleri NATO’da, Beyaz Saray’ın açık-gizli bölmelerinde ezilip büzülerek memleketi  pazarlarken bulabilirsiniz. 
Sokağını asfaltlatmak, içerden adam çıkarmak, çocuğunu işe koymak, üniversite yurdunda ya da hastanede bir yatak kapmak gibi karşılık bekleyen, üretilmiş düzen sorunlarıyla cebelleşen çaresiz seçmen, kendisi gibilerle dayanışmak yerine merkezdeki adamların oy deposunun malzemesidir. 
Örneğin; seçmenin birim değeri on olan çıkar oyu, ilişkiler sonucu katlanarak bürokrasinin ve piyasanın zirvelerinde  yüzbinler değerine tırmanır. 
Kaygılı seçmen; oyunun değerinin ulusal ve uluslararası politikalarda nelere yol açtığını, hangi petrol-çıkar hattı uğruna çocuğunun piyasaya, savaşa sürüleceğini hesaplamaz. 
Çaresiz; çaresizliğinin nedenleriyle yüzleşmemek için bayrak-millet-din ezberinin sakinleştirici gücüne sığınır. Aslında memleket sevgisi “artistiktir”, üstelik kullanılmaya da açıktır. 
Şaşkınlıkla gözlediklerimiz, Ezilenlerin Pedagojisi (Paulo Freire) kitabındaki “Egemenlik altındaki bilinç, bölünmüştür, kaypaktır, korku ve güvensizlik doludur cümlesine tam uyar.


Afişlerdeki adamların el-kol-yüz ifadeleri, kaygılı durumlara karşı bir savunma yöntemini yansıtan büyüklenmeci- şişinmeci ifadelerle çarpılmıştır. Sakin bakılmadıkça normalmiş gibi gelen bu ifadelerin oy toplamada (alıcılarda) etkisi var mıdır? Bu ikircikli kişilik işaretleri (yalama musluk örneği) dokunanı tedirgin eden davranış ve düşünce yarılmalarının ipuçlarıdır. Bu durumları ile bir otobüsü bile yolcularını azarlamadan sürmeleri kuşkulu adamların memleket işlerini üstlenmeleri nasıl engellenebilir? 
Parti binalarının düşünce-dayanışma üretilen yerler olması yerine -çoğu erkek- kaygılı çaresizlerin sosyal ilişkiler bürolarına dönüşmesi, saldırganlıklarına hazır cemaat bulma, güvenlik ihtiyacını giderme mekanları olması; partilerde idealist, özgüvenli, kişisel-toplumsal yarar ve kaygılarını ortak paydada imeceyle çözmek isteyen kadın-erkek ve gençlerin nefes almasına izin vermez.

 Bu yazı 28 Mart 2004 Yerel Seçimleri sonrasında yazılmıştır. 
"Artistik Hareketler" Başlıklı Fotoğraf Sergisi'nin Sunum Metnidir. 

                 
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...